DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, sabah saatlerinde çok sayıda kentte düzenlenen konut baskınlarında 52 kişinin gözaltına alınmasına karşı yaptığı açıklamada, “Bizler tüm baskı ve güç siyasetlerine karşın, ülkemize, Anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve emek-meslek örgütlerimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi.
Türkiye Devrimci Personel Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu İşçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), İstanbul merkezli 10 vilayette yapılan operasyonlara ait ortak basın açıklaması yaptı.
“Bu baskı siyasetleriyle toplumu susturamazsınız” başlıklı açıklamada, ekonomik, toplumsal ve siyasi krizlere karşı toplumsal muhalefetin yükseleceği alanlara gözdağı verilmek istendiği vurgulandı.
Açıklamada, “Bizler tüm baskı ve güç siyasetlerine karşın, ülkemize, Anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve emek-meslek örgütlerimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz” denildi.
Emek ve meslek örgütlerine yönelik düzenlemelerin açık bir biçimde kamu faydasını, kamusal üretim hizmet ve kontrol gerekliliklerini, bu taraftaki Anayasal örgütlenmeleri ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirme, tasfiye etme ve cezalandırmaya yönelik olduğu belirtildi.
Eşit, özgür, barıştan yana ve demokrasi için gayret vurgusu yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
“Devlet Denetleme Kurulu’nun misyon ve yetkilerine ait düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” mecliste yapılan görüşmeler sonucunda Kanunlaştı.
Kanun değişikliğiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak çalışan Devlet Denetleme Kurulu’nun, yargı organlarının yerine geçecek biçimde çeşitli kurum ve kuruluşların vazifelileri hakkında misyondan uzaklaştırma kararı verebilmesine imkan tanınmaktadır.
Daha önce yürürlükte olan 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Lider ve Üyelerine Ait Kimi Düzenlemeler Hakkında Kanun’un birçok kararı, 09.07.2018 tarihinde yayımlanan 703 sayılı Kanun Kararında Kararnamenin 42. unsuru ile yürürlükten kaldırılmış, bunun yerine 15.07.2018 tarihinde, 5 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılmıştı.
‘DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNDE MÜMKÜN DEĞİL’
5 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 2018 yılında yürürlüğe konulmuş ve daha evvel Kanunda yer alan düzenlemeleri dahi aşacak formda Devlet Denetleme Kurulu’na yetkiler verilmişti. Bu tarihten itibaren de çeşitli değişikliklerle yetkileri genişletilmeye devam edilmişti. Kararnamede “İdari soruşturma” hususu “her türlü idari soruşturma” olarak genişletilmiş, kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşlarının özerk yerinden idare kuruluşu olma özelliği görmezden gelinmiş ve yargının yetki alanına giren “görevden uzaklaştırma” DDK’nin misyon ve yetkisi kapsamına alınmıştı.
Anayasa Mahkemesi ise Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yer alan vazifeden uzaklaştırmaya ait ibare hakkında iptal kararı vermişti. Kanun değişikliğiyle birlikte 2443 sayılı Kanuna bir defa daha vazifeden uzaklaştırmaya ait kararlar eklenmiştir.
Ancak yapılan düzenlemenin demokratik hukuk devletinde kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Torba yasa yoluyla meslek kuruluşları, sendikalar, kamuya faydalı dernekler ve vakıflar, kooperatifler üzerinde hiyerarşi kurulmasına müsaade veren düzenlemeler Yasa yapmanın emeliyle bağdaşmamaktadır.
‘SENDİKALAR KANUNUNA VE İLO MUKAVELELERİNE AYKIRI’
Önce Kararname ile Kanun’u aşan yetkiler verilmesi, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verince bu sefer da Kararnamedeki yetkileri aşan düzenlemelerin Yasa’ya aktarılması, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamanın yeni bir örneğini oluşturmaktadır.
Emek ve meslek örgütlerinin özerk-demokratik yapısına açıkça müdahale edilmekte, Anayasa’ya, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin kuruluş kanunlarına, sendikalar kanununa ve İLO mukavelelerine ters bir formda DDK’na bu kuruluşların yöneticilerini vazifeden uzaklaştırma yetkisi verilmekte, konseyin “inceleme ve denetim” fonksiyonu aşılarak, bir tür yargı kurumu olarak cezai yetki kullanması sağlanmaktadır.
Unutulmaması gerekir ki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, dernek ve vakıfların kontrollerine ait konuların her biri başka ayrı kendi kanunlarında belirtilmektedir. Devlet Denetleme Konseyine ise emek ve meslek örgütleri üzerinde tüm bu Kanunlara ters olacak halde yetkiler verilmiştir.
‘SEÇİLMİŞLER VAZİFEDEN UZAKLAŞTIRILIYOR’
Yapılan değişiklikle birlikte Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yer alan ve iptal edilen misyondan uzaklaştırmaya ait kararlar Yasa’ya aktarılmakta ve dahi Kararnamede küme liderlerine verilen uzaklaştırma yetkisi Yasa ile birlikte hem ilgili küme liderine hem de tek tek denetçilere verilmektedir.
Oldukça keyfi nedenlerle tek bir denetçi dahi emek ve meslek örgütlerinin seçilmiş görevlilerini misyondan uzaklaştırabilir hale gelmektedir.
Devlet Denetleme Heyetinin misyondan uzaklaştırma yetkilerinin kullanımına karşı başvurulabilecek bir itiraz yolunun Yasa’da bulunmaması, vazifeden uzaklaştırmaya ait bir mühlet sonu öngörülmemesi, bu uzaklaştırmanın misyondan almaya dahi dönüşmesine neden olabileceğini göstermektedir.
Devlet Denetleme Kurulu’na verilen sınırsız yetkiler Anayasa’nın 108. unsurunda belirlenen konseyin vazife tarifinin dışında kalmaktadır. Anayasa’da sayılmayan bir yetkinin Kanunla getirilmesi mümkün olmadığı üzere, keyfi uygulamalarla vazifeden uzaklaştırmalara karşı başvurulabilecek idari veyahut yargısal bir yola Yasa’da yer verilmemesi, yönetimin süreçlerinin kontrolsüz kalabilmesine de neden olacaktır.
‘MUHALEFETİ ETKİSİZLEŞTİRMEYE YÖNELİK ADIMLAR’
Ancak Yasama organı tarafından yürütmeye sınırsız, ölçüsüz ve keyfi kullanıma açık yetkiler veren kuralların hukuk devleti prensibiyle ve Anayasayla bağdaşması mümkün değildir.
Yasalar eliyle yürütme organına yargı organlarının yetkisini veren düzenleme, kimsenin kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağına ait yasağa da alışılmamıştır.
Bizler çok yeterli biliyoruz ki, yapılan tüm bu hukuka karşıt düzenlemeler ve baskı siyasetleri, ülkeyi yönetenlerin kendi siyasi ajandalarına nazaran yapay gündemler yaratmaya ve hukuk dışı yollarla muhalefeti etkisizleştirmeye yönelik adımlarıdır.
Emek ve meslek örgütlerine yönelik düzenlemeler açık bir biçimde kamu faydasını, kamusal üretim hizmet ve kontrol gerekliliklerini, bu istikametteki Anayasal örgütlenmeleri ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirme, tasfiye etme ve cezalandırmaya yöneliktir. İçerisinden geçtiğimiz ekonomik, toplumsal ve siyasi krizlere karşı toplumsal muhalefetin yükseleceği her alana açıkça bir gözdağı verilmek istenmektedir.
‘MUTLAKA LAKİN KESİNLİKLE KAZANACAĞIZ’
Halkın iradesiyle seçilmiş belediye liderlerine, mesleklerini yapan gazetecilere, grev yasaklarıyla emeğini savunan çalışanlara, demokratik haklarımıza ve özgürlüklerimize teyakkuz halinde taarruzun tek sebebi budur. Lakin bilinmelidir ki bizler tüm baskı ve sıkıntı siyasetlerine karşın, ülkemize, Anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve emek-meslek örgütlerimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana ve demokratik yarınları için daima birlikte çaba edeceğiz. Kesinlikle lakin kesinlikle kazanacağız.”
(HABER MERKEZİ)