Cumhuriyet Halk Partisi Genel Lideri Özgür Özel, Bolu’da Grand Kartalkaya Otel’deki yangında ömrünü yitiren 78 vatandaşın anma programına katıldı. Daha sonra gazetecilere değerlendirmelerde bulunan Özel, “Facia yaşadık ve 78 canımızı kaybettik. Olaydan saatler sonra burada sizlerle birlikteydik. Akabinde da her hafta küme toplantılarımızda Kartalkaya faciasının sorumluluklarının tüm taraflarıyla ortaya çıkarılması, sorumlularının hesap vermesiyle ilgili verilmiş devlet kelamının takipçisi olmaya çalışıyoruz” dedi.
Özel, şunları söyledi:
BİLİRKİŞİLERE ANKARA’DAN BASKI YAPILDI: Türkiye Cumhuriyeti sonuçta bir devlet. Burada bir kusur, bir cürüm varsa bunu devlet soruşturur. O denli yaptı, Cumhuriyet Başsavcılığı, savcılar ve o savcılar da bir uzman heyeti görevlendirdi, yedi şahıstan oluşan. Meslekleri icabı da tam sıkıntıya uygun bir eksper heyeti. Hepiniz yakinen biliyorsunuz. O eksper heyetine bir yazı verdiler. ‘Üç gün içinde çalışmaları tamamla. Üç gün içinde bize raporunu ver.’ Zira ona nazaran dört günlük gözaltı mühletinin sonunda sorgu yapacak. Tutuklamaya sevk edecek, özgür bırakacak. Lakin ona nazaran hesap soracak devlet. Bu uzmanlar gece, gündüz çalıştılar. Raporlarını yazdılar. Geldiler, teslim etmek için raporlarını götürdüler ancak o sırada Ankara’dan buraya bir baskı olduğu biliniyordu. Biz de zati dikkatle takip ediyorduk bunun olduğunu. Orada şu çıktı ortaya. ‘Bu raporu bu türlü veremezsiniz.’ Birinci gün söyledim bunu. O rapor daha teslim edilmeye çalışılırken açıkladım. ‘Bu raporu bu türlü alamam. Üç seçenek. Bir, Turizm Bakanlığını sileceksiniz. İki, buraya Bolu Belediyesi’ni ek edeceksiniz. Ya da bu misyondan azlinizi isteyeceksiniz.’ Ellerinde bütün yasal düzenlemeler, her şey var ve bu işi bu devlet ismine en yeterli bilecek bireyler, diyorlar ki ‘Burası belediyenin sorumluluk alanında değil.’ Aslında buraya vaktiyle Bolu Belediyesi ruhsat vermiş lakin o bundan yıllar önceymiş. Sonra bir daha gelip kontrol yapma sorumluluğu yok.
TUHAF VEFATLAR ÜLKESİ: Aslında sıkıntıyı siyasileştiriyorsanız, bu türlü bir baskı yapıyorsunuz lakin bu belediye zati yıllar evvel AK Parti’deymiş, hiç gelmemiş buraya. Sonrasında da gelmemiş. Gelmez, zira sorumluluk alanın dışında. Ancak buraya gelmesi gereken Turizm Bakanı, gelecek, bakacak ve diyecek ki ‘Git yangınla ilgili şöyle bir rapor getir.’ Engelli tuvaleti ile ilgili yazmış, yangınla ilgili yazmamış. ‘Ben nerede bunu sorumlu tutayım da sorumsuz birine yapayım.’ Bu hakikat olmaz. O eksperlere mesleksel namusları üzerinden bir cürüm işlettirmeye çalıştılar. Üç gün evvel üç günlüğüne görevlendirilmiş yedi uzman. Sizlerle de paylaştım. Son derece manidar bir formda, ‘İş yoğunluğum nedeniyle vazifesi kabul edemiyorum’ diyor. Üç gün burada gece, gündüz çalışmış. Hepsi vazifeden affını istedi, o dedikleri imzayı atmadılar. Biz bunu ifşa ettiğimizde evvel ekspere ‘korsan’ dediler, sayı numarasını verdim görevlendirdikleri. Utanmadılar, özür dilemediler. Bu sefer uzmanların çektirdiği fotoğrafı verdim. Olmadı, görevlendirme yazısını çıkardık. En son azil yazılarını da paylaştık. Artık, hiçbir şey olmamış üzere susan bir Adalet Bakanı, bir İçişleri Bakanı ve hala daha vazifesini koruyan Turizm Bakanı. Ülkeyi yöneten sistem her tarafta bir diğer sorumluluğu olduğu için, memleketi bu hale getirdikleri için, bu çağda her ülkede yangın olur da hangisinde 78 kişi burada yanar? El kadar bebeler cayır cayır yanar… Madende 300 kişi bir ölür, 28 kişi bir ölür. Okula giden serviste çocuk unutulur ölür. Tuhaf vefatlar ülkesi. Vicdanların kaldırmayacağı. Elektrik tamiratına giden şahıslar, gölün ortasında ölür mü arkadaşlar? Bu ölenler öldüğünde ateş düştüğü yeri yakıyor. Fakat bunu maalesef ve maalesef bu ülkeyi yönetenler… O iş adamı filanca üzerinden, burası filanca üzerinden… Sorumluluğu olan genel müdür filanca üzerinden… Daima birbirlerine bağlı oldukları için sistem kendini sorgulatmamak için çorap söküğü üzere iş en üstlere kadar gelmesin diye, bu kadar bariz hatalı birini bile hala daha misyonda tutabiliyorlar. Hala daha hesap sormuyorlar.
40 GÜN SONRA YENİDEN BURADAYIZ: Biz bugün buraya Ramazan’ın ikinci gününde, facianın 40’ıncı gününde, hem duamızı etmek, ölenleri anmak, bir defa daha onların adalet talebini buradan, olayın olduğu yerden, 40 gün sonra tekrar buradayız. Mezarlıkları ziyaret edeceğiz. Akabinde bir iftar programımız var. Ona katılacağız. Eş vakitli olarak mescitte mevlit okutuluyor. Burada Hristiyan vatandaşlarımız var. Onların da konutlarında bugün arkadaşlarımızın iştirakiyle kendi dinlerine nazaran ibadetleri yapılıyor, duaları okutuluyor. Birinci gün 40 mum yanıyor içimizde, her gün söndü fakat bugün o bir mum hepimizin yüreğini yakmaya devam edecek. O mumu söndürmeyin arkadaşlar. O mum içinizdeki vicdan. İçinde bu türlü şeyler olunca mum yanmayan, içi acımayalar bu memleketi bu hale getirdiler. Onun için biz öfkemizi de acımızı da unutmadan lakin bir daha bu memleketin evlatlarının, işçilerinin, madencilerinin, otelinde konaklayan insanlarının, süratli treninde seyahat edenlerin, kiraladığı bir meskende tatil yaparken üstüne sel gelenlerin, üstüne işveren daha çok para kazansın diye madende milyonlarca metreküp toprak çökenlerin… Bir daha bu türlü kolay ölümlerle anaların, babaların, eşlerin, çocukların yüreği yanmasın diye biz bunlardan hesap sormayanlardan bu ülkenin idaresini devralmak ve bu hesapları sormak zorundayız. Maalesef ve maalesef, bu kadar büyük duyarsızlıklar, bu kadar büyük duygusuzluklar, bu kadar büyük pişkinlikler ülkesi haline geldi. Halen o bakanı görevde tutan Cumhurbaşkanına ben ne diyeyim?
(HABER MERKEZİ)