İstanbul’da bir küme aydın ve muharrir, Kürt meselesinin demokratik tahlili, barış ve demokrasinin inşasına dair Taksim’de bulunan Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi. Toplantının yapıldığı salona, “Barış ve demokrasi hepimiz için” pankartı asıldı. Hukukçu ve siyasetçi İstek Türmen, çok sayıda imzacısı olan ortak metni okudu.
ORTAK METİN
Metinde şu sözlere yer verildi: “Türkiye güç bir devirden geçmektedir. Bir yanda artan yoksulluk ve hukuksuzlukla birlikte, halktan gördüğü dayanak zayıfladıkça sıkıntılarını şiddete başvurarak çözmeye çalışan bir iktidar var. Seçilmiş belediye liderlerini vazifeden alıp yerlerine devlet memurlarını kayyım atamak, her türlü barışçı şova polis şiddetiyle karşılık vermek, en ufak bir tenkitte bulunanları cezaevine göndermek, Kürt sıkıntısını şiddet yoluyla çözmeye çalışmak şiddet siyasetinin değişik tarafları. Öbür yanda Türkiye bir savaş çemberiyle sarılmış durumda. Bunun en büyük acısını sivil halk, bayanlar ve çocuklar çekiyor.
BARIŞ HAREKETİNE MUHTAÇLIK VAR: Türkiye’yi bu şiddet ortamından çıkaracak bir barış hareketine her vakitten fazla muhtaçlığımız var. Barış yalnızca silahlı çatışmaların sona erdirilmesi değil, tıpkı vakitte savaşa yol açan uyuşmazlıklara tahlil bularak çatışma nedeninin ortadan kaldırılması demektir. Kürt probleminin barışçı yollardan tahlili toplumsal ve siyasal barışın vazgeçilmez bir öğesidir. Barışın silahla sağlanamayacağına inanıyoruz. Öte yandan Kürt meselesini yalnızca Türkiye’nin sonları içindeki bir sorun olarak görmek aldatıcı olur. Suriye’de savaş ve çatışma ortamı ile Kürt sorunu konusunda Türkiye, bölgedeki bütün halkların faydasına olacak barışçı bir siyaset izlemediği sürece Türkiye’de Kürt meselesiyle ilgili gerçek bir barışın sağlanması da güçtür.
SÜRECİN BAŞLAMASI İÇİN DAVETTE BULUNUYORUZ: Ekim başından itibaren ortaya çıkan gelişmeler barış beklentisi yaratmakla birlikte, iktidarın Kürt sıkıntısında barışçı ve demokratik bir tahlil arayışı olduğuna dair belirti yoktur. O nedenle biz, aşağıda imzası bulunanlar, bir barış sürecinin başlaması için davette bulunmak istiyoruz. Bu tıpkı vakitte bir demokrasi, ekmek, adalet, özgürlük, insan hakları ve hukuk devleti davetidir. Yaşadığımız tecrübelerden biliyoruz ki, Kürt sorunu fakat demokrasi çerçevesinde ve insan hakları temelinde çözümlenebilir. Kürtlerin hakları lakin Türkiye’de yaşayan her bireyin temel hak ve özgürlüklerinin hukuk devletiyle garanti altına alınmasıyla korunabilir. İştirakçi bir demokrasi lakin lokal idareleri boğan katı merkeziyetçiliğin gevşetilmesiyle sağlanabilir. Eşit yurttaşlık lakin bütün kimliklere hürmet gösteren çoğulcu bir demokrasiyle gerçekleşebilir.
EŞİT YAŞANTI SAĞLANMALI: Barış savaşın bitmesiyle gerçekleşmez. Barışın inşa edilmesi, üzerinde duracağı yapıların oluşturulması gerekir. Bu bağlamda barışı her şeyden evvel hak ve özgürlüklere ait milletlerarası hukuk standartları eksenine oturtmanın ehemmiyet taşıdığı kanısındayız. Daima, kalıcı bir barışın inşa edilmesinde demokratik toplum-kitle örgütlerinin değerli bir rolü olduğuna inanıyoruz. Şimdiye dek Kürt sıkıntısına ait bütün teşebbüsler devlet ya da siyasal aktörler tarafından yapıldı. Meğer toplumun demokratik birey ve örgütlerinin ön ayak olarak halkla birlikte başlatacağı bir barış süreci barışın toplumsallaştırılmasına, barış sürecine toplumsal dayanak sağlanmasına, toplumdaki şiddet kültürü yerine barış kültürünün yerleşmesine yol açacaktır. Barış yalnızca savaşan tarafları kapsayan bir kavram değildir. Bütün toplumu içine alan toplumsal bir kavramdır. O nedenle barış sürecinin başarısı toplumsal takviyeye bağlıdır. Kalıcı bir barışın toplum nezdinde inşa edilebilmesi için özgür, eşitlikçi ve demokratik bir toplumsal yaşantının da sağlanması gerekir. Bunun için de iktisatta bölüşümün fakirler ve çalışanlar lehine yine düzenlenmesine, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, bayan katliamlarının, iş cinayetlerinin, bebek istismarlarının, eğitim, sıhhat ve barınma meselesinin yaşanmadığı bir ülkenin inşa edilmesine ihtiyacımız var.
GEREKEN ADIMLAR ATILSIN: Barış içinde yaşama hakkı bir temel insan hakkıdır. Nuremberg Mahkemesi’nde savaşın barışa karşı işlenmiş bir hata olduğu kabul edilmiştir. 12 Kasım 1984 tarihli B.M. Genel Şura kararında ‘tüm insanların kutsal bir hak olan barış içinde yaşama hakkına sahip olduğu’ tabir edilmektedir. 10 Aralık 2010 tarihinde İspanya’nın Santiago de Compostela kentinde düzenlenen Barış İçinde Yaşama Hakkı Kongresi’nde kabul edilen bildiride bireylerin, kümelerin, halkların adil, sürdürebilir, kalıcı barış içinde yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmekte ve bu hakkın sağlanması ve korunması sorumluluğunun devlete ilişkin olduğunun altı çizilmektedir. Bildiride ayrıyeten halkların ve bireylerin devlet tarafından ‘düşman olarak görülmeme hakkı’ndan kelam edilmekte. Bu fikirlerden hareketle, aşağıda imzası bulunan bizler, barış içinde yaşama hakkımızı kullanıyor, Kürt sıkıntısıyla ilgili olarak silahların susması ve bir barış ve demokrasi sürecinin başlaması için gereken adımların hemen atılması davetinde bulunuyoruz.”
İMZACILAR
Metinde isimleri bulunanlar şöyle: Ahmet Telli, Ali Bayramoğlu, Ali Haydar Konca, Ahmet Faruk Ünsal, Akın Birdal, Ayşe Erzan, Ayşegül Devecioğlu, Baskın Oran, Berrin Sönmez, Binnaz Toprak, Cengiz Arın, Cihangir İslam, Coşkun Üsterci, Eşber Yağmurdereli, Esra Mungan, Erdoğan Aydın, Fatma Bostan Ünsal, Fatma Gök, Filiz Kerestecioğlu, Fikret Diğere, Gençay Gürsoy, Hacer Ansal, Levent Köker, Mehmet Bekaroğlu, Melek Taylan Ulagay, Murat Karayalçın, Murathan Mungan, Necmiye Alpay, Nesrin Nas, Nurten Ertuğrul, Orhan Alkaya, Orhan Gazi Ertekin, Orhan Silier, Oya Baydar, Pakrat Estukyan, İstek Türmen, Şebnem Korur Fincancı, Şebnem Oğuz, Tunç Soyer, Ümit Biçer, Ziya Halis.
(MEZOPOTAMYA AJANSI)