CHP Küme Başkanvekili Murat Buyruk, Devlet Denetleme Kurulu’na harikulâde yetkiler tanıyan kanun teklifinin daha evvel de torba halinde Meclis’e getirildiğini, o vakit da sert reaksiyon gösterdiklerini belirtti. “O vakit kırmızı çizgimizi saydık ve geri çekmek zorunda kaldılar. Fakat ocak ayının ortasında hiçbir şey olmamış üzere birebir kanun unsurlarını bir öteki torba yasanın içine koyup yeniden getirdiler” diyen Buyruk, Bu, parlamentonun çalışması, parlamento geleneği bakımından ve siyasi ahlak açısından hiç uygun olmayan durumdu” dedi.
ANKA’ya konuşan Buyruk, şunları söyledi:
OLAĞANÜSTÜ YETKİLER: Kanunun içinde şu var: AKP iktidarı yıllar içinde devletin bütün kurumlarını çürüttüğü, çökerttiği üzere teftiş şuralarını da etkisizleştirdi. Bakanlıkların ve Başbakanlığın teftiş şuraları etkisizler ve kâfi kontrol yapılamıyor. Kontrollerine aslında kıymet veren bir siyasi iktidar yok. Daha çok bürokratların, herkesin kendine nazaran hukuku zorlayarak çalışma yapabildiği bir sistem içindeyiz maalesef. Devlet Denetleme Kurulu direkt Cumhurbaşkanlığına bağlı ve oradaki denetçileri Cumhurbaşkanı atıyor. Dolasıyla Devlet Denetleme Şurası’nın yetkilerini harika genişletiyorlar.
HUKUK DEVLETİNDE KABUL EDİLEMEZ: Heyetin tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kontrol yetkisi var. Fakat burada çok daha değerlisi tıpkı vakitte bu denetçilere gerektiği hallerde, olağan onu nasıl değerlendireceklerini kestirim edebiliriz, gereken durumlarda ilgili kamu görevlisini açığa alma yetkisi de getiriyorlar. Bu, hukuk devletinde asla kabul edilemeyecek bir şey. Bir tarafıyla yargı yönetimin bir modülü, bir tarafıyla iç kontrolün bir parçası Devlet Denetleme Kurulu denetmeni, bir istikametiyle karar verecek o kişinin hatalı olduğuna ve icrai olarak da o cezayı uygulayacak. Yani hem yönetimin hem yargının yerine geçiyor. Ve verdikleri karar da anında uygulanıyor. Yani kişi misyondan alınıyor, şayet kendi hakkını aramak durumunda kaldığında da yargıya gidiyor. Asıl yapılması gereken denetçi raporunu müellif ve ilgili ünitelere bırakır, ilgili ünitelere devreder. Münasebetiyle burada tam bir hukuksuzluk, tam yetki birleşmesi, devlet denetleme heyetinin fevkalâde yetkilere haiz kılınması ve böylece otoriter rejimin düzgünce güçlendirilmeye çalışılması gayreti var.
ANAYASA’YA SAYGILI BİR KARAR BEKLİYORUZ: Biz Anayasa Mahkemesi’ne acilen götüreceğiz. Daha evvel aslında bu unsurları götürmüştük, hazırlığımız tam. Bir de doğal yürütmeyi durdurma talebini götüreceğiz. Anayasa Mahkemesi’nin muhakkak durumlarda verdiği yürütmeyi durdurma kararları var tarihinde. Zira telafisi imkansız sonuçlar doğurabilecek yasa hususlarında bunun bir önlem olarak uygulanması gerekiyor. Bunu da yapacağız. Anayasa Mahkemesi’nden daha evvelki kararları doğrultusunda ve hukuka, Anayasa’ya saygılı bir karar vermesini bekliyoruz.
TORBA KANUNDAKİ DÜZENLEME NASIL?
Resmi Gazete’de 4 Şubat’ta yayımlanarak yürürlüğe giren kanunla DDK üyeleri yahut denetçilerine, her türlü ve kademedeki kamu görevlilerini vazifeden uzaklaştırma yetkisi veriliyor.
Kanuna nazaran DDK ayrıyeten kamuya faydalı derneklerle vakıflarda, kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü paydaşlık ve iştiraklerinde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilecek.
Denetçiler, kontrol ve soruşturma kümeleri içinde misyon onayları ve/veya küme çalışma programlarıyla verilen bahislerde kontrol, inceleme, araştırma ve soruşturma yapacak, denetlemelerde görevlendirildikleri bahislerle ilgili olarak kurum ve kuruluşlar ve bankalar dahil başka gerçek ve hükmî bireylerle yazışma yapacak, bilgi ve doküman ile açıklamalarda bulunulmasını isteyecek, raporlar hazırlayacak ve Heyet toplantılarında açıklamalarda bulunacak, mevzuatla verilen görevleri yapacak, Kurul başkanı ve ilgili Kurul üyesinin verdiği işleri yapacak.
Kurul üyeleri ve denetçiler kontrol misyonu yeterince kontrol kapsamına dahil kurum ve kuruluşların teftiş, kontrol yahut bu gayeyle kurulmuş ünitelerinin misyon, yetki ve sorumluluklarına sahip olacak.
İlgili Şura üyesi yahut denetçi, denetlemeler sırasında kontrolü güçleştiren yahut engelleyen davranışlarda bulunan, vazifede kalması halinde kamu ziyanını artıracağı, cürüm kanıtlarını karartacağı anlaşılan, kamu hizmetinin gerekleri istikametinden misyonu başında kalmasında sakınca görülen her kademe ve rütbedeki vazifeliler hakkında vazifeden uzaklaştırma önleminin uygulanmasını yetkili makamlara önerebilecek, memurlar ve öbür kamu vazifelileri hakkında bu önlemi uygulayabilecek. Misyondan uzaklaştırma önlemine ait gerekçeli yazı, misyondan uzaklaştırılanın atamaya yetkili amirine, Heyet Liderine ve öteki ilgililere bildirilecek.
Denetlemeler sırasında vazifeden uzaklaştırma münasebetinin ortadan kalkması, denetlemeler sonunda cürüm işlendiğinin belirlenememesi yahut disiplin tarafından memurluktan çıkarma dışında bir ceza önerilmesi halinde ilgili kontrol yahut soruşturma grubunca hazırlanacak yazı yahut rapor üzerine, misyondan uzaklaştırılan, atamaya yetkili amir tarafından derhal vazifesine başlatılacak. Misyondan uzaklaştırma önlemi uygulamasına ait iş ve süreçler öncelikle tamamlanacak.
TMSF’YE GENİŞ YETKİLER
Kanunda ayrıyeten TMSF’ye kayyum atama da dahil geniş yetkiler tanınıyor.
Türk Ceza Kanunu’nun “Suçtan kaynaklanan malvarlığı bedellerini aklama”, “silahlı örgüt”, “silah sağlama” başlıklı kararları yahut Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un “terörizmin finansmanı suçu” başlıklı hususunda düzenlenen cürümlerin işlendiği konusunda kuvvetli kuşku sebeplerinin varlığı halinde Ceza Muhakemesi Kanunu mucibince şirketlere yahut malvarlığı bedellerine kayyum atanmasına karar verildiği takdirde bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl müddetle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum olarak atanabilecek. Bu halde kayyumluk hak ve yetkileri bakımından Bankacılık Kanunu’nda TMSF’ye verilen hak ve yetkiler kıyasen uygulanacak. Şirketlerin Genel Şura yetkileri, Türk Ticaret Kanunu kararlarına tabi olmaksızın TMSF tarafından kullanılacak.
(ANKA HABER AJANSI)