Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Lideri Erkan Baş, Abdullah Öcalan’ın davetine ait olarak, “Bu süreç kamuoyuna karşı şeffaf, halkın ve toplumsal muhalefetin katkılarına açık ve TBMM’nin yerinde sürdürülecek ve baştan sona hukuksal teminat altına alınacak bir süreç olmak zorundadır” dedi.
TBMM’de yaptığı basın toplantısında açıklamalarda bulunan Baş’ın konuşmasından satır başları şöyle:
‘BİZ, HALKLAR ORTASINDA, ÜLKEMİZDE, BÖLGEMİZDE, DÜNYADA BARIŞ İSTİYORUZ’
“Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından birinci yapılan davetten bu yana süreci dikkatle, olabildiğince itinayla ve yakından takip etmeye çalışıyoruz. Gelinen noktada, sürece ve sürecin içeriğine ait malumatlarımız son derece sonlu da olsa böylesi bir gelişmeye karşı değerlendirmelerimizi yapmak, süreci anlamak ve anlayabildiğimiz ölçüde anlatmak sorumluluğuyla karşı karşıya görüyoruz.
Tarihsel sorumluluğumuza uygun hareket etmekten bugün de en küçük tereddüt göstermiyoruz. Sırtımızı dayadığımız sosyalizm fikri, doğal bir sonucu olarak en ağır tehdit ve hücumlar karşısında bile halkların kardeşliğini, barışı, bizim ülkemizde de Kürt halkının eşit yurttaşlık başta tüm temel haklarını savunmaktan imtina etmemeyi misyon olarak omuzlarımıza yüklemiş durumda. Biz, barış istiyoruz. Halklar ortasında, ülkemizde, bölgemizde, dünyada barış istiyoruz. Türkiye Personel Partisi’nin siyaseti barış siyasetidir.”
‘BARIŞ GÖMLEĞİ SİZE BİRKAÇ VÜCUT BÜYÜK GELİR’
“Bir yandan Trump’la dost olup bir yandan barış istenemez diyoruz. O yüzden bir yandan NATO üyeliğiyle övünüp öbür yandan barış istenemez diyoruz. Direkt iktidara söylüyorum. Filistin’in üstüne bomba yağdıran sonra utanmazca Gazze’nin çocuklarını parayla satın alabileceğini düşünen utanmazlar sizin dostunuz ve müttefikinizse, Almanya’da ırkçı partiyi destekleyen Musk, Türkiye’de sizi savunuyorsa, barış gömleği size birkaç vücut büyük gelir. O yüzden evvel dünyada barış istiyor muyuz, burada mutabakatımız lazım. Biz barış istiyoruz ancak zokayı da yutmayız.”
‘TÜRK’Ü KÜRT’E, KÜRT’Ü TÜRK’E DÜŞMAN ETTİLER’
“Türk’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e düşman ettiler. Yüzlerce yıldır birlikte yaşayan Türk ve Kürt halklarının ortasına kan girmesine kim neden olduysa, sıvasız konutlara kim ateş düşürdüyse, kim fakirlerin, işçi çocuklarının canını aldıysa hatalıdır. Türk’ü Kürt’e, Sünni’yi Alevi’ye düşman edip işçileri bölmeye birbirlerine düşürmeye çalışan bir siyasi anlayışa karşıyız. İntikam peşinde değiliz ancak balık hafızalı da değiliz. Biz unutsak, tarih unutmaz.”
‘BİZ, HALKLARIN BARIŞMASINI İSTİYORUZ’
“Biz, halkların barışmasını istiyoruz. Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada barış istiyoruz. Yıllarca Kürtler ağlarken Türkler gülmez. Türkiye’nin doğusu sıkıntılıyken batısı sevinemez dedik. TİP, Türkiye tarihinde birinci sefer ‘doğu sorunu’ dediği için ‘Kürt sorunu’ dediği için maksat tahtasına kondu. Lakin bir adım geri atmadık, tekrar atmayacağız. Zira bu topraklarda eşitsizlik var. Zira bu topraklarda hükümran olan bir sermaye sistemi, eşitsizlik üretiyor, eşit yurttaşlık istemiyor. Bugün bile Kürt’ün seçtiğini tanımıyor, partisini kapatıyor, lisanını öğrenmesini istemiyor, lisanına ‘bilinmeyen dil’ diyor. Bunlar, mahkemelerde anadilinde savunma yapmak isteyen beşerler karşısında Kürt’ün lisanını bilmediklerini söylüyorlar, fakat iş seçimde oy istemeye geldiğinde seçim meydanlarında Kürtçe konuşmaktan imtina etmiyorlar. İşte bu, ikiyüzlülüktür.”
‘BİZ, BARIŞA TEMİNAT ARIYORUZ’
“Halkların düşmanlığına dönük uygulanan bütün siyasetlerle, halkları düşmanlığa iten ne varsa bunların tümünün ortadan kaldırılması için çaba ediyoruz, talep ediyoruz. En başta özgürlüklerden ve demokrasiden bahsedeceğiz. Biz, barışa teminat arıyoruz. Barışın başlamasını ancak kesinlikle sürmesini istiyoruz. Pekala, rejim ne istiyor? Rejim, neye teminat arıyor? Cumhurbaşkanı adayı bile olamayacak Recep Tayyip Erdoğan’ın misyon müddetinin uzamasını mı istiyorlar? Anayasa’nın bunun için değişmesini mi istiyorlar? Diyarbakır’da, İstanbul’da fakir mahallenin her birisinde görüyoruz. Halklar, barış istiyor zira savaşlar, Saraylarda yaşayanların zenginleşmesini, gecekondularda yaşayanların evlatlarını kaybetmesine neden oluyor. Bizim konutlarımıza ateş düşüyor, biz bu yüzden barış istiyoruz. Lakin iktidara da soruyoruz, bu kayyum rejiminin biçim değiştirip sürmesiyle mi keyifli olacaksınız? DEM Partili belediyelere atanan kayyumlar, daha bir hafta evvelki HDK tutuklamaları, her gün yeni bir CHP’li belediye liderine, her hafta tekrar Ekrem İmamoğlu’na dönük soruşturmalar, neyin peşindesiniz?”
‘BARIŞ, TAYYİP ERDOĞAN’IN BAŞKANLIK ŞANTAJINDAN ÇOK DAHA BÜYÜKTÜR’
“Biz barışta şeffaflıkla, demokratik adımlarla TBMM’nin devreye girmesiyle, barışın lakin sendikaların, kitle örgütlerinin özneleşmesiyle, halkın kelamını özgürce ve daha güçlü söylemesiyle ulaşabileceğimize inanıyoruz. Şantajla asla değil. Barış için bağımsız bir ülke ve demokrasi gerekir. CHP’nin belediyelerine, muhalefete sopa gösteriliyor o vakit evvel daima bir arada o sopayı indireceğiz. Zira bugün hükümran olan siyaset, milliyetçiliği kışkırtmaktan, milliyetçiliği yedekleyip kendine fonksiyonlu bir muhalefet yaratmaktan öteki hiçbir şeye yaramıyor. İktidar, hala ve her gün bu ülkenin topraklarına yeni zehirler atmaktan vazgeçmiyor. Aklı sıra halkı yeniden bölecek, parçalayacak ve bunun sonucunda tekrar yönetecek. Barış, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık şantajından, Tayyip Erdoğan’ların bu ülkeye gösterdiği sopadan çok daha büyüktür.”
‘BUGÜN GÖRÜYORUZ, YARGI DA İKTİDAR TARAFINDAN BİR SİLAH OLARAK KULLANILMAKTADIR’
“Barış için yargı silahı da susacak mı? Akın Gürlek o elindeki altıpatları bir kenara bırakacak mı? Haksız yere esir tutulan siyasetçiler, gazeteciler, muhalifler, hür bırakılacak mı? Sansür, ortadan kalkacak mı? Bunların gerçekleşmediği bir iklimde kalıcı bir barıştan kelam edemeyiz. Bunlar, hakikaten barış isteyenler için turnusol kağıtlarıdır. Bu süreç kamuoyuna karşı şeffaf, halkın ve toplumsal muhalefetin katkılarına açık ve TBMM’nin yerinde sürdürülecek ve baştan sona hukuksal teminat altına alınacak bir süreç olmak zorundadır. Bütün bu söylediklerim asla bu sürece taş koymak, baltalamak olarak görülmemelidir. Tam aksine bu süreci bozmak isteyenler olduğunu görüyoruz.”
(ANKA HABER AJANSI)